Altun’un Gerçekliği #6: Final Countdown

Onur T. Karabıçak
3 min readOct 5, 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılında milli irade ve dini ögeleri vurgulayarak Mustafa Kemal’i 21 Nisan 1920 tarihli telgrafını okumuştu. Birkaç yıl önce ise Cumhurbaşkanı’nın ve İslamcı camianın Atatürk’e olan karşıt tutumu biliniyor.

Aynı Atatürk yorumunda, aşağıdaki görsel AK Parti’nin 2018 yılındaki “Anka” isimli seçim reklamından, bu reklamda Mustafa Kemal “Gâzi” olarak, Gâzâ’ya çıktığı için anılıyor. Yani bu yeni yorumda Atatürk’ün reformları ve ideolojisi, Batı’ya bakışı, en başından beri güttüğü politikanın pragmatik yönleri dikkate alınmıyor, Bandırma vapuru Osmanlıcasıyla birlikte ekrana bir imaj olarak konuyor. Bütün reklam, AK Parti’nin yıllardır üzerine titrediği tarih anlatımından sonra ürettiği dizileri, Payitaht ve Diriliş’ten imajlar konulmasıyla devam ediyor.

Bir Ekşi Sözlük kullanıcısı, Ya İstiklal Ya Ölüm dizisi üzerine muhtemelen farkında olmadan Baudrillard’ın simülasyon kavramını açıklıyor.

“Anka” ve “Şahlanış” temalı AK Part’nin 2018 seçimlerindeki tanıtım filminde, Mete Han’dan, Diriliş Ertuğrul’daki otağdan ve Ertuğrul Gazi’den, Osman Gazi’den, Fatih Sultan Mehmet’ten, II. Abdülhamit’ten ve Gâzi özelliğiyle Mustafa Kemâl’den pastişlerle bahsediliyor. Bu atılım, bir ulusalcı olan İnce’ye karşı daha önemli bulunmuş olabilir.

“Anka” ve “Şahlanış” temalı AK Part’nin 2018 seçimlerindeki tanıtım filminde, Mete Han’dan, Diriliş Ertuğrul’daki otağdan ve Ertuğrul Gazi’den, Osman Gazi’den, Fatih Sultan Mehmet’ten, II. Abdülhamit’ten ve Gâzi özelliğiyle Mustafa Kemâl’den pastişlerle bahsediliyor. Bu atılım, bir ulusalcı olan İnce’ye karşı daha önemli bulunmuş olabilir.

Yani Ak parti, bugün birçok muhalifin echo-odaları dolayısıyla azınlıkta ve önemsiz işler ürettiğine inanmasının aksine popüler kültürün belli parçalarını kurguluyor ve küçük ölçekte bir kültür endüstrisi gibi davranıyor. Ancak, Ak Partiyi incelerken bizleri Adorno’nun analizinin üzerine çıkaran şey ise, AK Partinin topluma artık epistemolojik bir simülasyon yaşattığı gerçeği. Batılı manada bir kültür endüstrisi eleştirisi yapılıp, bu kavramın anlamını yok ettikten sonra Ak Parti bir kültür endüstrisi kuruyor. Bu kültür endüstrisini ele geçirmesi iktidar partisinin yalnız sandıkta değil, gündelik hayatın önemsiz görülen nesnelerinin arasında istediği gerçekliği yaratabilmesini sağlıyor.

Sonuç: Yaratılmış Taban

Buraya kadar popüler kültüre nasıl sirayet ettiklerini ve seçmen tabanının nasıl bir gerçeklik içerisinde yaşadığından bahsedildi. AK Parti’nin popüler kültüre sirayet ettiği bir diğer nokta da sosyal medya, ancak sosyal medyaya sirayet ediş şekli doğrudan nefret söylemi üzerine kurguladıkları bir tabandan ibaret. Burada enteresan olan, halka bir gerçeklik aşıladıkları ve epistemolojik (yani neyin nasıl doğru kabul edildiği konusunda anlaştıkları) bir aktarım yapmaları. Bu aktarımdan kasıt, Sayın Cumhurbaşkanı, Ayasofya’da ve sosyal medya yasasında birçok kez “tabandan böyle bir istek var, göz ardı edemeyiz” dediğinde, bu cümlede sarf ettiği taban kendi algıladığı, kurguladığı, kendi arzularını hayata geçiren, ilk başta yalnızca söylemde var olan bir taban. Daha sonra, İletişim Başkanı’nın konuyu Twitter’da tartışması ve bir bildiri yayınlamasıyla devam eden “taban” söylemi, daha önce YouTuber ve bot hesap yöneticisi Abdurrahman Özer’in, Hadi Özışık’ın kanalında itiraf ettiği üzere “tabanda bir hareket yaratma, tabanda bir istek olduğu algısını uyandırma” işlevlerini güdüyor. Bu taban, bir “virtual reality” veyahut sanal gerçeklik düzeyinde var olurken ve var olmadığı için de yok olması mümkün değilken[1], daha pasif ve milliyetçi sosyal medya kullanıcıları tarafından ortak ahlâk ilkeleri üzerinde “doğru bilgiymişçesine” kabul edilerek, birden benimsenmeye başlıyor ve gerçek kişilerin daha önceden kurguladıkları simülasyonları içerisinde bilgi mesajı olarak yer alıyor. Yani başlangıçta muhtemelen tam olarak neyden şikâyet ettiği hakkında bir fikri olmayan AK Parti seçmeni bir sosyal medya kullanıcısı, “Tabandan sosyal medya düzenlemesi çıkmasına dair bir istek var” dendiğinde kendisinin böyle bir istekte bulunduğunu, bu isteğin tam da hükümetin sınırları çerçevesinde olduğunu belirtiyor ve hakikaten de düzenlemeye destek veriyor. Burada söz konusu olan hükümet söylemi klasik bir vaat ya da caydırıcı bir tehdit değil, aksine, çeşitli ve henüz tanımlanmamış sebeplerle, içerisinde bir kısıtlama isteği bulunan -ki bu seçmen illa AK Parti seçmeni olmak zorunda değil- ya da bulunmayan seçmene kendisinin de bunu istediği mesajını verip, kitlesinden destek almaya devam edebiliyor. Belki de henüz erken seçime girmememizin sebebi budur, yaratılmış seçmen tabanı.

[1] Jean Baudrillard, Why Hasn’t Everything Already Disappeared?, trans. Chris Turner (New York: Seagull Books, 2009).

--

--

Onur T. Karabıçak

Bilkent University, International Relations. Academic Researcher. Editor of Söylenti Dergi and İki Satır.