Altun’un Gerçekliği #3: Ak İletişim Endüstrisi

Onur T. Karabıçak
2 min readSep 5, 2020

AK Parti Kültür Endüstrisi ve Otoriterliğin Dayanılmaz Hafifliği

Son zamanlarda gündeme gelen sosyal medya düzenlemesinde Fahrettin Altun sayın Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin çarpıtıldığını duyurup, asıl demokrasinin gereği olan sosyal medya düzenlemesinin gelmesi gerektiğini duyurdu. Cumhurbaşkanı da sözlerine güvenlikleştirerek devam ederek, “sosyal medya terörü” ifadesini kullandı ve ahlâk vurgusu yaptı. Önceki yazıda ele aldığımız gibi, dekode ettiğimiz takdirde AK Parti literatüründeki “demokrasi”, seçimlere ve AK Parti’nin hür iradesine dayanıyor. Sosyal medya AK Parti’nin hür iradesine tâbi olmadığı sürece antidemokratik bir alan olarak kalacak. Çünkü bu irade dışında kalan şey, Batı’nın, yani onlara göre terörizmin kaynağı olan yerin sağladığı bir özgürleşme illüzyonu. Kültür endüstrisi kavramını, İslamcı yazarlarda ve entelektüellerde pek çok kez okuruz. Yusuf Kaplan için bir kültür endüstrisi (Adorno) ve kültürel hegemonya sorunu vardır. Bu sorun kendini en iyi sosyal medyada gösteriyor. AK Parti’nin sosyal medya söylemindeki ön kabulleri anlamak için, Fahrettin Altun’un C.B. İletişim Başkanı olmadan 23 gün önce yazdığı, 5 Temmuz 2018 tarihli Sabah gazetesi köşe yazısına bakalım:

“Bu manzara bir kültür politikasının ürünü. Bu topraklara, bizim değerlerimize, bu millete düşman bir politikanın sonucu. Batıcı bir kültür politikasının yansıması.
Uzun yıllara sari bir politika bu.
Muharrem İnce’nin seçim gecesi kaçırıldığına inanan kitleyi yaratan da bu politika.
Toplumun bir kesimini bu ülkenin değerlerine düşman haline getiren de.”

Aslında yazıda geçen düşmanlığı oyun kurgulama becerisi olan iktidar yaratıyor. Ancak bu, aklıselim birinin gerçekliği okuyabilme becerisinden kaynaklanıyor. Altun için buradaki demokrasi zaten verili, içi boşaltılıp yeniden kavramsallaştırılmış bir değere dayanıyor. Kendisi, doktora tezinin girişinde de ısrarla belirttiği üzere Batı’da yaşayan ve oradaki realiteyi (özellikle sömürge sonrası Fransa’dan ve Frankfurt okulundan bahsediyor) eleştiren iletişim bilimi düşünürlerinin kavramlarını 2004 Türkiye’sine uygulamak düşülebilecek büyük bir hataydı. O yıllar için Altun’un söylediği şey bir bakıma doğru, evet, birçok ayrıştıkları nokta olduğu için bunu savunamayız. Boşaltılan kavramlar ve gerçekten tek parti ideolojisi tarafından yönetilen bir medya yoktu. Batılı değerler üzerine promosyon yapan bir medya endüstrisini görüyorduk ancak aralarında bir fikir birliği yoktu. Devamında, tezini üzerine yazdığı iki kişiden biri olan Marshall McLuhan’ın (onu popüler olan Global Köy kavramıyla tanıyoruz) oğlundan aldığı tavsiye, bu görüşleri Türkiye’ye uyarlamasıydı.[1] Türkiye’nin kendi gerçekliğine yontup biçmesi gereken kavramlardan biri demokrasi, diğeriyse kültür endüstrisi oldu. Adorno-Horkheimer’ın kültür endüstrisi eleştirisi kapitalizmi merkeze alıyordu, ancak bugün Türkiye’de görüp görebileceğimiz esas kültür endüstrisi AK Parti tarafından inşa edildi.

Devamı gelecek…

[1] Fahrettin Altun, “M. McLuhan ve J. Baudrillard’ın medya kuramlarının karşılaştırmalı çözümlemesi,” Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü (2006).

--

--

Onur T. Karabıçak

Bilkent University, International Relations. Academic Researcher. Editor of Söylenti Dergi and İki Satır.